“Gözler, hem insanlık tarihinin hem de bireysel yaşamımızın genetik şifrelerini taşıyan, evrimin ve duyguların en parlak vitrinidir.”
Emre Çevik
GazeteBilim Yazı İşleri
Yeni biriyle tanıştığınızı düşünün. İlk başta herkesin dikkat ettiği o nokta dış görünüşüdür. Kimisi esmer, kimisi sarışın, kimisinin boyu uzun ya da kısa. Bunlar toplumda dikkat çeken önemli karakterlerdir, peki ya gözlerimiz?
Gözler, halkımızda kalbin aynası olarak deyimleşen sözcüğe sahip olmakla beraber diğer bütün fiziksel özelliklerden ayrılarak başka bir boyutta ön plana çıkmaktadır. Tıpkı dünyadaki diğer toplumlarda olduğu gibi bizim toplumumuzda da göz konusu; şiirde, romanlarda, hikâyelerde, resim ve görsel sanatlarda, müzikte, bestelerde, sinemadan fotoğraflara hatta kültürel inanışlara kadar hayatımızın hemen hemen her yerinde karşımıza bir çift göz çıkmaktadır.
Dünya genelinde insanın göz renkleri geniş bir palete sahiptir. Bilimsel literatürde 4 ana renk bulunmaktadır ve bunlar arasında yer alan kahverengi, özellikle Afrika ve Asya’da en yaygın renk tonudur; bir diğeri olan mavi ise en çok Kuzey ve Doğu Avrupa’da görülür. 4 renk arasından biri olan yeşil ise en nadir renktir ve dünya nüfusunun yalnızca yaklaşık %2’sinde bulunur. Ela gözler ise ışığa bağlı olarak genellikle yeşil ve kahverengi arasında geçiş yaparak daha da fazla çeşitlilik katar. Dolayısıyla ana renkler dışında da alt tonları ekleyecek olursak göz renklerinin çeşitlilik sayısı 6-10 bandına kadar çıkmaktadır.
Burada temel olan soru ise bu kadar farklılığın nereden kaynaklandığıdır.
Göz rengini belirleyen temel unsurlar
Aslında yazının başından beri bahsettiğimiz gözün sırrının cevabı, göz bebeğini çevreleyen renkli doku halkası olan iriste gizlidir. Burada, melanin adını verdiğimiz pigment, gözün renkli doğasını gerçekleştirmektedir. Peki bu iris nedir, ne kadar şey biliyoruz?
İris yapısı ve melanin pigmenti
İris, göze giren ışığın miktarını düzenleyen, gözbebeği çevresindeki pigmentli dokudur ve temel de iki katmandan oluşmaktadır. Bunlar ön stroma ve arka pigment epitel tabakasıdır. Ayrıca içerisinde bulundurduğu melanin pigmenti ise iki farklı şekilde bulunmaktadır. Bunlar:

- Eumelanin, koyu kahverengi-siyah pigmenttir. Kahverengi gözlerde yoğun bulunur.
- Pheomelanin ise kırmızımsı-sarımsı pigmenttir; daha açık göz tonlarında (örneğin kehribar, yeşil) rol oynar.
Melanin miktarı ve dizilişi, göz renginin kararlılığında kritik bir rol oynamaktadır. İrisin stromal tabakasındaki melanin yoğunluğu arttıkça renk kahverengiye kaymaktayken; melanin yoğunluğu azaldıkça, ışığın saçılması (scattering) etkisiyle mavi/yeşil tonlar görülmektedir.
Özellikle, mavi ve gri gözlerde mavi pigment bulunmamaktadır; bu renkler yapısal renk (structural colour) olarak adlandırılmaktadır. Işığın iris stromasında rastgele dağılan parçacıklar veya lifler tarafından saçılması sonucu kısa dalga boyundaki mavi ışık daha çok yansıtılır ve bu etki her gün gördüğümüz gökyüzünün de mavi görünmesinde de benzer bir etki göstermektedir (Rayleigh-Tyndall saçılması).
Bununla beraber yeşil gözler, hem az miktarda melanin hem de ışık saçılması rol oynar. Ayrıca “lipochrome” adı verilen sarımsı pigmentin varlığı, yeşil görünümü artırabilmektedir.
Ela gözler ise daha da karmaşıktır. İristeki dengesiz melanin dağılımı, çevredeki ortam ışığına bağlı olarak değişebilen bir renk mozaiği oluşturmaktadır. O yüzden ela gözlü kişilere baktığımızda bazen kahverengilikler bazen yeşillikler bazen de mavililer görmekteyiz.
Genetik temeller: Tek gen mi yoksa çok gen mi?
Eskiden bilim insanları Mendel (Genetiğin Babası) kanunlarından yola çıkarak kahverengi göz renginin baskın, mavi rengin resesif olduğunu dolayısıyla basit Mendel kalıtımı ile göz renginin ifade edildiğini düşünürlerdi. Ancak bu modelin, gerçeği tam olarak yansıtmadığı öğrenildi. İki mavi gözlü ebeveynin nadiren de olsa kahverengi gözlü çocukları olabildiği, belgelenmiş durumlar yapılan çalışmalar ile kanıtlandı. Bu gibi yaşanmış olaylar dışında modern genetik çalışmalar, göz rengi hakkında çok genli (poligenik) bir özellik olduğunu göstermektedir. Yani, birçok genin her biri farklı etkiye sahip alellerin birleşimi ile göz rengi ifade edilmektedir.
Eskiden bilim insanları Mendel (Genetiğin Babası) kanunlarından yola çıkarak kahverengi göz renginin baskın, mavi rengin resesif olduğunu dolayısıyla basit Mendel kalıtımı ile göz renginin ifade edildiğini düşünürlerdi.
Öne çıkan gen bölgeleri
- OCA2 ve HERC2 genleri, iris pigmentasyonu ve melanin üretiminde büyük etkiye sahiptir. Bu genler, kahverengi-kahve ile mavi-yeşil tonları arasında olabilecek pigment miktarını değiştirebilir.
- Bunun dışında TYRP1, ASIP, SLC24A4, SLC45A2 gibi genler de pigment üretimi, dağılımı veya rengin tonlanmasında rol oynar. Bu genlerdeki farklılıklar, göz renginde ince ton farkları veya ara renklerin (hazel, yeşil-kahverengi karışımları vb.) oluşmasını sağlar.
Göz rengi değişir mi?
Göz rengi, diğer birçok fiziksel özelliklerde olduğu gibi zamanla değişen bir özellik göstermektedir. Özellikle Avrupa kökenli birçok bebek, melanin seviyeleri hâlâ düşük olduğu için mavi veya gri gözlerle doğmaktadır. Pigment, yaşamın ilk birkaç yılında kademeli olarak biriktikçe, bu mavi gözler yeşil veya kahverengiye dönüşebilmektedir.
Yetişkinlikte göz rengi daha sabit olma eğilimindedir ancak aydınlatmaya, kıyafetlere veya göz bebeği boyutuna bağlı olarak görünümde küçük değişiklikler yaygındır. Örneğin, mavi-gri gözler ortam ışığına bağlı olarak çok mavi, çok gri veya hatta biraz yeşil görünebilir. Daha kalıcı değişimler daha nadirdir, ancak insanlar yaşlandıkça veya iristeki melanini etkileyen belirli tıbbi durumlara yanıt olarak ortaya çıkabilir.

Evrimsel ve popülasyon genetiğine göre gözler
- İnsanlık tarihinde özellikle evrimsel süreçte kahverengi göz, dünya genelinde en yaygın iris rengi olma özelliği göstermektedir. Özellikle güçlü UV ışınımına maruz kalan bölgelerde (Homo sapiens’in Doğu Afrika’dan Dünya’ya yayıldığını düşündüğümüz de bu rengin baskın olması normaldir) yoğun melanin sağladığı için kahverengi daha avantajlı olmaktadır.
- Mavi ve yeşil göz renkleri, nüfusun özellikle Kuzey ve Batı Avrupa’da yoğunlaştığı, mutasyonların ve genetik varyasyonların tarihsel olarak daha belirgin olduğu coğrafyalarda daha sık görülmektedir.
- Genetik çalışmalar, göz rengini etkileyen birçok genin çeşitli popülasyonlarda farklı allellere sahip olduğunu, bazı bölgelerde bu allellerin frekanslarının daha yüksek ya da düşük olduğunu göstermektedir. Bu; göç, doğal seçilim ve genetik sürüklenme gibi süreçlerle açıklanabilir.
Sonuç olarak
Göz rengi, sadece estetik ya da göz alıcı bir özellik değildir; her ne kadar toplumumuzda gözler hakkında sanatlar; şarkılar, kültürler özelinde yoğunlaşmış olsalar da gözlerimiz bireyin genetik mirasının, biyokimyasal süreçlerinin ve çevresel etkenlerin kesişiminden ortaya çıkan çok boyutlu bir özelliktir.
Göz renginden yola çıkarak kişinin genetik geçmişine dair ipuçları alınabilir, bazı durumlarda sağlıkla ilgili işaretler görülebilir.
Unutmamalıyız ki : “Gözler, hem insanlık tarihinin hem de bireysel yaşamımızın genetik şifrelerini taşıyan, evrimin ve duyguların en parlak vitrinidir.”
Kaynakça
- The Conversation. (2024). Blue, green, brown – or something in between: the science of eye colour explained.
- Sturm, R. A., & Frudakis, T. N. (2004). Eye colour: portals into pigmentation genes and ancestry. Trends in Genetics, 20(8), 327–332.
- Liu, F., Wollstein, A., Hysi, P. G., et al. (2010). Digital quantification of human eye color highlights genetic association of three new loci. PLoS Genetics, 6(5), e1000934.
- Kayser, M., & de Knijff, P. (2011). Improving human forensics through advances in genetics, genomics and molecular biology. Nature Reviews Genetics, 12, 179–192.
- HudsonAlpha Institute for Biotechnology. (2021). The genetics of eye color.
- Cleveland Clinic. (2023). Eye Color: What It Is and What It Means.
- Memorial Sağlık Grubu. (2021). Göz Renkleri Nasıl Oluşur?
- Popular Science Türkiye. (2016). Gözlerimizin Rengini Nereden Alıyoruz?