Bu proteinin yalnızca bir yan ürün olmadığı, aksine yaşlanmayı aktif olarak hızlandıran bir mekanizma olduğu anlaşılıyor.
Beyza Aydoğdu
GazeteBilim Yazı İşleri
Hafıza kaybı, dikkat dağınıklığı, öğrenme güçlüğü…
Hepimizin yaş aldıkça karşılaşabileceği sorunlar. Beynin yaşlanma süreci yıllardır gizemini koruyor, fakat yeni bir araştırma bu sürecin merkezinde önemli bir aktörün olabileceğini gösteriyor: FTL1 proteini. Nature Aging dergisinde yayımlanan bu çalışma, yaşlanan farelerde bellek kaybı ve sinaptik bozulmaların arkasında bu proteinin etkili olduğunu ortaya koyuyor.
FTL1, normalde ferritin adlı molekülün bir parçası. Ferritin, demiri depolayan bir protein kompleksi; yani hücrelerin “demir deposu” gibi çalışıyor. Ancak araştırmacılar, yaşlandıkça FTL1’in beyinde fazla birikmeye başladığını fark ettiler. Bu artış, yalnızca demir metabolizmasını değil, aynı zamanda enerji üretimini de olumsuz etkiliyor. Mitokondriler daha az ATP üretiyor, sinaptik bağlantılar zayıflıyor ve sonuç olarak bellek performansı düşüyor. Yani FTL1 fazlalığı, beynin yaşlanma hızını artıran gizli bir tetikleyici.
Bunu test etmek isteyen bilim insanları, genç farelerin hipokampusuna FTL1’in fazla üretildiği bir virüs enjekte ettiler. Normalde sağlıklı ve güçlü sinaptik aktiviteye sahip olan bu genç beyinler, kısa sürede “yaşlı” gibi davranmaya başladı. Sinaptik iletim zayıfladı, uzun süreli potansiyasyon (LTP) düştü ve öğrenme-bellek testlerinde başarısız oldular. Adeta bir proteinin fazlalığı, beynin yaşını ileriye sarmıştı.
Asıl çarpıcı sonuç ise yaşlı farelerde görüldü. Araştırmacılar bu kez tersini yaptı: FTL1’i baskılayan genetik araçlar kullandılar. RNA interferansı ya da CRISPR-Cas9 sistemiyle bu proteinin ifadesi azaltıldığında, yaşlı farelerin sinaps sayısı arttı, bağlantılar güçlendi. Hafıza testlerinde performansları genç farelere yaklaşacak ölçüde yükseldi. Özellikle nesne tanıma ve labirent testlerinde belirgin bir iyileşme gözlendi. Dahası, bu değişiklikler genel aktivite düzeyinde bir artıştan kaynaklanmıyordu; gerçekten de bilişsel kapasite toparlanmıştı.
FTL1’in zararlı etkisi yalnızca sinapslarda değil, metabolizmada da kendini gösteriyor. Fazla FTL1, mitokondrilerin enerji üretimini baskılıyor. Araştırmacılar bu durumu tersine çevirmek için NADH adı verilen bir metabolik destek molekülünü kullandılar. NADH tedavisi, FTL1 fazlalığının neden olduğu enerji kaybını telafi etti ve nöronların sinir lifleri daha sağlıklı kalabildi. Bu da bize metabolik takviyelerle FTL1’in olumsuz etkilerinin hafifletilebileceğini gösteriyor.
Peki bu keşif neden bu kadar önemli? Çünkü beyin yaşlanması sadece doğal bir süreç değil, aynı zamanda Alzheimer ve Parkinson gibi nörodejeneratif hastalıkların da temelinde yer alıyor. Demir metabolizmasının bozulması, bu hastalıklarla uzun süredir ilişkilendiriliyordu. Şimdi elimizde daha net bir hedef var: FTL1. Bu proteinin yalnızca bir yan ürün olmadığı, aksine yaşlanmayı aktif olarak hızlandıran bir mekanizma olduğu anlaşılıyor.
Çalışmanın baş araştırmacılarından Saul Villeda, elde ettikleri sonuçların onu bile şaşırttığını söylüyor: “Bu, bozulmaları yalnızca yavaşlatmak değil, tersine çevirmek anlamına geliyor. Yaşlı bir beyin, genç bir beynin kapasitesine geri dönebiliyor.” Gerçekten de bilim tarihinde ender rastlanan türden bir sonuç bu. Çünkü genellikle yaşlanma karşıtı tedaviler süreci biraz yavaşlatmakla sınırlı kalır. Burada ise doğrudan bir geri dönüş söz konusu.
Tabii ki bu araştırma şimdilik fareler üzerinde. İnsan beyninde aynı etkinin görülüp görülmeyeceği bilinmiyor. Ancak yine de umut verici bir pencere açıyor: Eğer FTL1’i baskılayacak güvenli yöntemler bulunursa, yaşlanmaya bağlı bilişsel kayıpları önlemek ya da geri çevirmek mümkün olabilir. Bu da yaşlılıkta daha sağlıklı bir zihin, daha güçlü bir hafıza ve daha uzun süre bağımsız bir yaşam anlamına geliyor.
Kaynaklar

